Yeni Teknik Direktörümüz ; Frank Rijkaard !

Galatasaray'ımız Yeni sezon için dünyaca ünlü antrenör Frank Rijkaard ile 2 yıllığına anlaştı.Takımımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz..

30 Eylül 1962 Hollanda / Amsterdam doğumlu Frank Rijkaard, henüz 17 yaşında, Ajax Teknik Direktörü Leo Beenhakker tarafından A takıma alındı. Orta sahada görev yapan Rijkaard, 7 sene formasını giydiği Hollanda ekibiyle üç şampiyonluk, bir de Kupa Galipleri Kupası kazandı.

206 maçta 46 gollü bu performansın ardından kısa bir Real Zaragoza tecrübesi yaşayan Rijkaard, 1988’te Milan’a transfer oldu. Beş sezonluk İtalya kariyerinde Milan’ın efsane isimleri arasına girdi, iki şampiyonluk, iki Avrupa Şampiyonluğu, iki UEFA Süper Kupa, iki de Kıtalararası Kupa şampiyonluğu kazandı.

1993-95 arası Ajax’ta forma giyen Rijkaard, yetiştiği kulübe iki şampiyonluk daha armağan ederek aktif futbol kariyerine nokta koydu.

1981-94 yılları arasında Hollanda Milli Takımı’nın da değişmez ismiydi Rijkaard… 1988 Avrupa Şampiyonu Hollanda kadrosunda da yer aldı. 1995 yılında futbola veda eden Rijkaard’ın teknik adamlık kariyeri ise 1998 yılında başladı.

Hollandalı teknik adam futbolu bıraktıktan sonra Guus Hiddink'in yardımcısı olarak antrenörlüğe başladı.

1998 yılında ise Hollanda Milli Futbol takımının başına birinci adam olarak geçti. Hollanda ve Belçika'nın ortaklaşa düzenlediği EURO 2000 finallerinde Hollanda'nın başında yer aldı. Yarı finale kadar oynadığı futbolla herkesin favorisi olan Frank Rijkaard'ın Hollanda'sı sürpriz bir şekilde İtalya'ya elendi.

Bu şampiyonadan sonra Frank Rijkaard, 2001–2002 sezonunda Hollanda ligi takımlarından Sparta Rotterdam'ın başına geçti. Bir yıllık Sparta Rotterdam tecrübesinin ardından Rijkaard, 2003-2004 sezonunun başında Barcelona'nın teknik direktörlüğüne getirildi.

Beş sezon Barcelona'nın çalıştırıcılığını yapan Frank Rijkaard, takımıyla 2004-2005 ve 2005-2006 sezonlarında La Liga şampiyonluğu, 2005-2006 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu'na ulaştı. 2005 yılında Barcelona ile İspanya Süper Kupası'nı da kazanan Rijkaard, 2008 yılında ise görevinden ayrıldı.

Avrupa'da Yılın 11'i


1.Edwin Van Der Sar

40'ına merdiven dayamış bu adam kalecilik özelliklerini hâlâ kaybetmedi.Casillas'ın Real Madrid'inin ve Buffon'un Juve'sinin Şampiyonlar Ligi'ne erken veda ettiğini düşünürsek Van Der Sar Haksız bir tercih sayılmaz.

2.Sergio Ramos

Son yılllarda dünya futbolunun yetiştirdiği en komple futbolculardan biri bana sorarsanız.Adam stoper kökenli,sağ beke koyarsın oynar,sağ açığa koyarsın oynar hatta ön libero bile oynar.Ramos Real Madrid ve İspanya Milli takımında gerçekten harikalar yaratıyor.Şutları ve çalımları da bir sağ bekten beklenmeyecek kadar iyi.Bu bölgede çoğunuz belki de şu an "Neden Dani Alves'i koymamış?" diyorsunuz ama defansif özellikler karşılaştırıldığında Ramos çok daha ağır basıyor.Dani Alves'in atak gücünün de Ramos'tan üstün olduğunu düşünmüyorum.Bu nedenle Altın 11'de benim sağ bek tercihim Ramos.

                                                                             

3.Gerard Piqué

Dünyada çok az futbolcu vardır ki Barcelona altyapısından yetişsin sonra da Manchester United'a satılıp Barcelona geri istesin.Piqué böyle yetenekli bir defans oyuncusu.Hava toplarındaki hakimiyeti,müthiş ileri çıkışları ve yaşına göre müthiş tecrübesi Piqué'yi Altın 11'e direk sokuyor.İspanya milli takımında da artık yeri değişilmez olmaya başladı.Ayrıca 2 sene içinde 2 farklı takımla Şampiyonlar Ligi kazanması da önemli bir anektod. 

4.Carles Puyol

Fazla Söze ne hacet? Dünya futbolunun en saygın defans oyuncularından biri.Futbol tarzını sevmesem de tam anlamıyla bir kaptan.Takımına ve defansına aşıladığı güven ile bu senenin tartışılmaz en iyi defansı.4 senede Barcelona onun önderliğinde 2 kere Şampiyonlar Ligi kazandı.Puyol böyle giderse Maldini'nin tahtını sallayacak gibi duruyor.

5.Patrice Evra

Dünyada kaydadeğer çok az sol bek oyuncusu var.Bunlardan en iyisi de birkaç senedir Patrice Evra.Sol bekten bindirmeleri sayesinde bu sene genelde önünde oynayan Rooney baya iyi işler çıkarttı.Ertem Şener'in "Evra müthiş bir futbolcu ve 27 kardeşi var !!" repliği bile onu buraya sokmaya yetti =)

6.Xavi Hernandez

Yıl 2002 idi.Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde bir önceki sene kendisini eleyen Barcelona ile oynayacaktı.Ali Sami Yen yanıyordu adeta.Maçtan önce herkes Kluivert,Saviola gibi yıldızlardan bahsederken Rıdvan Dilmen, "Galatasaray eğer Xavi'yi tutamazsa maçı kazanamaz.Adam çok iyi pas servisi yapıyor" demişti.Nitekim dediği çıktı Xavi'nin mükemmel oyunuyla takımımız 0-2 mağlup ayrıldı sahadan.O günden bugüne çok şey değişti.Artık herkes Xavi'nin dünyadaki en iyi pas servisi yapan oyuncu olduğunu biliyor.Iniesta'yla oluşturduğu orta saha dengesi gerçekten muazzam.Bazen öyle paslar atıyor ki,maçı değil de başka bir olayı izliyormuşcasına coşuyorsunuz.Xavi Altın 11'i en çok hak edenlerden biri.

7.Andres Iniesta

Değeri geç anlaşılan fakat yerini bulan ve şu anda dünyadaki en iyi orta saha oyuncusu olarak kabul edilen Iniesta sırf Xavi'den ayrı düşünülemeyeceği için bile bu 11'e girerdi.Bir arkadaşımın deyimiyle topla adeta "Slalom" yaparcasına ilerleyişi ayağa tek pasları ve nefiş şutlarıyla dünya futbolunun son yıllara yetiştirdiği en büyük yeteneklerden biri.Özellikle Chelsea'ye yarı finalde attığı son dakika golü hâlâ hafızalarda.Tek soru şu ; Xavi olmazsa bu kadar iyi oyanayabilecek mi?

8.Cristiano Ronaldo

Sporting Lizbon'dan beri dikkatle takip ettiğim süper yetenek.Bu çocuk geçen sene öyle bir istatistik ( 54 Gol ) elde etti ki,bu sene çoğu eleştirmen ve yazara göre kötü bir sezon geçirdi.Ama bana sorarsanız Ronaldo bu sene de tek başına ManU 'yu finale taşıdı.Gözünüzün önüne bir getirin,2.Tur'da Inter maçları,Çeyrek Finalde deplasmandaki Porto galibiyetiyle gelen tur,yarı finalde Arsenal'e oynadığı müthiş oyun ve attığı goller hatta ve hatta finalde MANU golü yiyene kadar oynadığı müthiş oyun.Ayrıca ligde ManU'nun şamiyonluğuna yine 18 golle müthiş katkı yaptı.Kim ne derse desin süper bir zeka.Sahada olması heyecanlanmanız için yeterli.

9.Lionel Messi

Gelelim yılın adamına.Bu sene Barcelona bütün kupaları toplarken çoğuna göre "Bu dünyadan olmayan bir Futbol " oynadı.Bunun baş mimarı da Messi'ydi.Müthiş driblingleriyle ceza sahasına girişi hemen gözünüzün önüne geliyordur.hem ligde ham Şampiyonlar Liginde attığı goller ve yaptığı asistler ile Barcelona'nın onu 13 yaşından beri yetiştirmesinin ne denli doğru bir yatırım olduğu görüldü.Daha uzun seneler Barcelona'da büyük işler yapması beklenen bu adam şimdiden Maradona ile kıyaslanıyor.Ama bana sorarsanız önce bir tane de Dünya Kupası kaldırmalı.Yine de şu anda yeryüzünün en formda futbolcusu.

10.Diego Forlan

Bu sene bu kadroya Şampiyonlar Ligi finalinde oynamayıp da giren 2 futbolcudan birisi.Ama gerçekten övgüyü fazlasıyla hak ediyor.Çünkü Atletico Madrid gibi bir takımda 32 gol atıp Avrupa Gol Kralı olmak öyle kolay şey değil.Tam anlamıyla bir forvet.Zlatan Ibrahimovic'in mükemmel performansına karşın Avrupa Gol Krallığı onu bu listeye soktu.Man.United'dan Atletico'ya geldiğinde hekes onun için "klasik senaryo,yapamadı geldi,artık bitti bu adam" dedi.Ama o aksini ispatladı.Seneye büyük ihtimalle Barcelona'dan ayrılacak olan Eto'o nun yerine geleceği kulislerde konuşulmaya başlandı bile.Hakkında hayırlısı olsun ne diyelim..

11.Samuel Eto'o

Yine bu seneki performansıyla bu kadrodaki yeri garanti olan adamlardan.Sene başında Barcelona'da yapılan "Temizlik" operasyonuna az kalsın Guardiola ile olan kan uyuşmazlığı yüzünden o da dahil oluyordu.Ama o kulak asmayıp görevini en iyi şekilde yaptı.Ligde tam 30 kez fileleri havalandırdı.Şamypionlar Liginde de yaptığı katkı tartışılmaz.Seneye takımdan arılma ihtimali yüksek gibi duruyor.Ama yine de kendine takım bulma konusunda problem yaşamayacağı çok açık.

Yılın Menejeri: Josep Guardiola

Sene başında Barcelona'ya gelen "Çaylak" hoca takıma gerçekten akıl almaz bir futbol oynattı.Geldiği gibi Deco ve Ronaldinho gibi iki süper yıldızı sadece takım ahengini bozuyorlar diye yollaması da bir hocada olması gereken kararlılığa sahip olduğunu gözler önüne seriyor.Eto'o 'yla problem yaşamasına rağmen ondan en iyi şekilde faydanlanması da takımın başarısında büyük rol oynadı.Ayrıca daha geçen gün içlerinde Xavi ve Gudjohnsen'in bulunduğu 6 futbolcuya antrenmana sadece 2 dakika geç gelmeleri yüzünden para cezası vermesi disipline verdiği önemi gösterdi bizlere.Kısacası Guardiola baştan aşağı mükemmel bir teknik direktör portresi çizdi.Ayrıca dünyada artık boy gösteren "Efsane Futbolcuyu Hoca Yapma" modasının başını cekiyor.Keza,Leonardo'nun Milan'ın başına gelmesi buna en güzel örnek.Ayrıca giyim tarzıyla da özellikle Türkiye'deki "BAZI" hocaları da etkilediği kesin.Ne diyelim. Tebrikler Pep !

Avrupa'nın Fatihi'nin 2008-2009 Çilesi

Lions of Bosphorus (Boğaz'ın Aslanları) Blog'umuzun açılış yazısında sizlerle geçen sezon üzerine konuşmak istedim..

2008-09 Sezonu milattır birçok Galatasaraylı için..Hatta Galatasaraylı olmayanlar için bile..Büyük beklentilerle başlayan sezonda yaşanan sayısız hüsran yukarıdan gelen bir işaret fişeğiydi belki.Çünkü bir sene içerisinde en üst kurumdan en alta kadar hata yapan bir klübün başarılı olmayı beklmesi gerçekten akıllara zarar bir durumdur..
Sezonu Kısaca bir özetleyelim,
Sezona bomba gibi transferlerle girmişti Galatasaray.Liverpool'un iki eski yıldızı Harrison (Harry Marty JR.) Kewell ve Milan Baros kadroya katılmıştı.Bunların yanında birçok kez Portekiz Milii Takım forması giymiş olan Stuttgart Kaptanı Fernando Meira da imzayı attı.Ayrıca geçen sene problem yaşadığı Kalli'nin gitmesi üzerine Lincoln'den de bu sene çok şey bekleniyordu.Ama "NEDENSE" inatla Galatasaray en büyük eksiği bulunan SAĞ BEK bölgesine transfer yapmıyordu.Nitekim,o bölgede sene içinde Sabri,Serkan Kurtuluş,Emre Güngör,Barış Özbek,Tobias Linderoth hatta ve hatta Harry Kewell zorunluluktan forma giyecekti..

Hoca olarak ise Almanya'nın yıldızı parlayan hocalarından olarak gösterilen Michael Skibbe getirilmişti.Takımdaki Alman kökenli oyuncuların çokluğu da bunda bir etkendi belki de..
Sampiyonlar Ligi Ön Eleme Kuralarında çıkması beklenen Liverpool,Fiorentina,Arsenal vb..birçok devin arasından Steaua Bucuresti'i çekmek gerçekten her babayiğidin harcı değildi.
Ama buna rağmen ön elmelerde bırakın elenmeyi yenilgisi olmayan Galatasaray ,Şampiyonlar Ligi kapısını aralayamadı.Hem de ön elemede galibiyet bile alamadan..

Lige 4-1'lik Denizli galibiyetiyle başlanılsa da takımın ait olduğu yer olarak farz edilen Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etme ihtimalinin ortadan kalkmış olması biz ve bizim gibi düşünenlerin içinde sene boyu bir ukte olarak kalacaktı.Teselli,Finali Kadıköy'de oynanacak olan UEFA Kupası'nda "Hatırı Sayılır" bir yere gelmekti.

Uefa'da zorlu bir gruba düştü Galatasaray.Olympiacos,Benfica,Hertha Berlin SC ve 2009 Sezonu Türkiye Ligi Şampiyonu olacak olan Beşiktaşı dağıtan Metalist Kharkiv.

Galatasaray'ın bana göre sezonun en iyi oyunlarından birini oynadığı Olympiacos maçında Galatasaray grupta 3 puanı Kewell'ın altın kafasıyla alacaktı.

Benfica deplasmanında ise çok daha sürpriz ve memnun edici bir skor vardı.. 2-0
Ümit Karan'ın ve Emre Aşık'ın kendi adlarına sezonun tek(!) golünü attıkları maçta müthiş futbol hepimizi büyüledi.

Ardından içerde alınan Metalist yenilgisini takımımız Berlin Deplasmanından aldığı aynı skorlu galibiyetle unutturdu.. 1-0

Bu arada bazı şeyler ters gitmeye başlıyordu Galatasaray'da..Sık sık sakatlanmalar boy gösteriyordu..Tobias Linderoth sezonu tekrar kapamıştı..2.yarının ilk maçında Sivas'ta anlam veremediğim bir şekilde buzlu zeminde oynatılan Ümit Karan'ın düşündürücü(!) bir şekilde atıldığı maçta Galatasaray şampiyonluk yolunda ilk büyük yarasını alıyordu...0-2
Bu skor aynı zamanda Skibbe'nin sonunu getiren skorların başlangıcıydı..

Galatasaray gruplardan çıkıp Bordaeux ile eşleştiğinde ben kendi adıma Bordeaux'yu çantada keklik görüyordum..Geçen sene de GS bu takımla eşleşmiş ama çok ucuz hatalarla maçı kaybetmişti..Bu sene disiplinli bir oyun turu atlamaya yeterdi.Zira,ilk maçta alınan 0-0 lık beraberlik takımı İstanbul'a moralli döndürmüştü.Fakat haftasonu Ali Sami Yen'de öyle bir maç oldu ki,uzun seneler anlatılacak bir skor çıktı ortaya ;

Galatasaray :2-5 : Kocaelispor

Düşmemeye oynayan Kocaeli,Taner Gülleri'nin müthiş oyunuyla Galatasaray'ı sahadan siliyor ve Michael Skibbe'yi Almanya'ya geri gönderiyordu..Aynı zamanda Servet de bu maçla sezonu kaptıyordu..



Jet hızıyla Skibbe'nin yerine Büyük Kaptan Bülent Korkmaz getirildi...Karizması ve isminin büyüklüğü takıma belki biraz olsun disiplin getirir düşüncesiyle göreve atandı.Fena da başlamadı görevine Kaptan,Bordeaux maçında tarihi bir galibiyet alındı..4-3
90+2'de Sabri'nin golüyle tur gelirken tribünlerdeki onbinler "BÜLENT KORKMAZ !!" diye bağırıyordu.



Fakat ligde alınan sonuçlar halâ iç açıcı değildi..Takım " Ha Düzeldi Ha düzelecek" derken maçlar elimizden kayıp gidiyordu..Trabzonspor beraberliği ve Kayserispor beraberliği ufuktaki şampiyonluk ışıklarını yavaş yavaş yok ediyordu.Nakit sıkıntısı yüzünden Zenit'e satılan Meira'nın da gitmesiyle Galatasaray ilerleyen günlerde stopersiz kalacaktı...

Uefa'da bir sonraki turda Hamburg'la oynayacaktı Galatasaray..İlk maçında deplasmanda Ayhan Akman'ın golüne onur mücadelesini katıp 1-1 'i kapıp geliyordu..Gecenin notları..Emre Aşık'ın kırmızı kart görmesi ve Kewell'ın mecburen geçtiği stoper mevkiindeki müthiş oyunu idi..

Rövanştan herkes çok umutluydu.Finalin Kadıköy Fenerbahçe Stadı'nda yapılacak olması da takıma ayrı bir hava getiriyordu.Çeyrek finale tek maç kalmıştı..Fakat kafalarda stoper mevkiinde kimin oynayacağı sorusu var idi.Geçen maçta mecburen oynayan Kewell mı? Yoksa sakatlıklar ve cezalılardan dolayı ilk defa şans bulma ihtimali doğan Semih Kaya mı?
Bülent Korkmaz Kewell tercihi yapıyordu...GS iyi başmadığı maçta Baros'un kazandırdığı Penaltıyla Kewell'ın golüyle ilk yarıyı önde kapatıyordu.2.Yarıda ilk 10 dakika müthiş oynayan Galatasaray Baros'un muhteşem golüyle 2-0'ı da buluyordu..Artık bu iş bitti denilirken GS defansının akıl-almaz hataları ve panik bir anda skoru 2-3'e getirdi..Galatasaray şok bir yenilgiyle UEFA macerasına da veda ediyordu..Maçın sonunda Kewell'ı stoperde oynatan Bülent Hoca ve maç boyu bir kere bile sahada gözükmeyen Lincoln'e kesiliyordu fatura...Kadıköy hayalleri de eriyip gidiyordu..

Galatasaray'ın artık tek tesellisi kalmıştı o da Türkiye Süper Lig Şampiyonluğu...

Yaklaşan bir Fenerbahçe maçı vardı..2 takımın da Liderle arası açılıyordu..Kazanan takımın ümitleri yeşerecekti..Fakat takımlar sahada birbirlerine diş geçiremeyince maçı kavgayla bitirdiler..Futbolcularımızdan Ardave Sabri 2 ve 3er maç ceza alırken klübümüz yüklü para cezasına,seyircisiz oynama cezasına ve stat kapama cezasına çarptırıldı...Geride kalansa Bir Galatasaray'lının Avrupa Takımları'na karşı olması gerekirken Fenerbahçe'ye karşı olan anlam veremediğim hırsı,siniri hayal kırıklığıydı...0-0

O maçtan sonra artık herşey ters gitmeye başladı takım galibiyet alsa da tat vermiyordu..Ligden düşmesi kesinleşen Hacettepe'ye bile kaybetti..1-2 hafta sonra da matematiksel olarak ilk 2'de olma şansını yitirdi...Yani yeni sezonda Şampiyonlar Ligi yine yoktu..Beşiktaş 1. Sivas 2. Trabzon 3. olurken GS averajla Fenerbahçe'nin arkasından 5. bitiriyordu ligi..Tek teselli Milan Baros'un Gol Krallığı'ydı..

Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası finalini oynamış olmasından mütevellit..Galatasaray Uefa Kupası'na yeni adıyla UEFA Avrupa Ligi'ne zorla katılıyordu..Ben bu yazıyı yazdığım dakikalarda da Bülent Korkmaz'la yollar ayrılıyordu..

İşte Galatasaraylıların çok şeyler bekledikleri bu sene böyle hüsranla sona erdi..Yer veremediğim bir çok detay oldu fakat geçmişi bırakıp geleceğe bakmak lazım diyerek önümüzdeki günlerde Galatasaray'ın yapmasını gerektiğini düşündüğüm gelecek sezona yönelik akıllı hamleleri paylaşacağım yazıda sizlerle tekrar birlikte olacağım..

Sevgiyle Kalın